Son yazılar

TÜRKAlevi

11 Ocak 2003 Cumartesi

Son Söz Ve Kaynakça


SON SÖZ

Beydili Boyunu incelememizin nedeni; Oğuz Türkmenleri içinde Tuna boylarından bugünkü Türkmenistan'a değin uzanan coğrafyada en yaygın bir topluluk olmasından kaynaklandığı gibi, binlerce yılık törelerini halen devam ettirdiklerinden dolayı özel olarak seçtik. Diğer Türkmen oymaklarının bir çoğu kentleşme ile birlikte geleneklerini yitirmişlerdir. Ülkemizde ise Beğdili obaları Edirne'den Kars'a kadar her yörede vardır. Beğdililer özgün bir Türk Kültürel kimliğe sahiblerdir. Araştırma yaptığımız Yozgat-Tokat-Sivas bölgesinde Beğdili toplulukları; etnografik, folklorik, filolojik, dini inanç ritüelleri açısından Oğuz töresini yaşatmaktadırlar.

Bu Türkmen kimliklerinden dolayıda zülmedilmiş, tarih boyunca kimlik mücadelesi vermişler, bu nedenle Raka Çölleri'ne sürgüne gönderilmişlerdir. Bu mücadelenin odağınıda da üç temel ilke vadır. ''Eline beline diline sahib olmak.'' Bugün ''Eline Beline Diline Sahib Olmak'' düsturunun ulusal siyasal bilinçdeki adı; ''Ulusal Devlet'?e, Ulusal Dil'e, Ulusal Tarih'e sahib çıkmaktır.'' Bu ereğin temel rengide ''TÜRK EBRUSU'' çerçevesinde hayatiyet kazanmasıdır. Ebruyu teşkil eden hakim renk bayraktaki kızılak, Türkçe'deki duruluk, Oğuz Han'dan gelen tarih bilincidir. Bin yıllık Anadolu tarihi, kültürü, dini, dili; ''Türk Ebrusu'' alışımından ''Türkiye'' tablosunu Atatürk yaratmıştır. Oğuz Han'ın torunları olarak bizlerde bu tabloya sıkı sıkıya sahib çıkmalıyız...

DİPNOTLARI VE KAYNAKÇA

1. Güler TANYILDIZ: ''BEYDİLİ'Yİ ARARKEN'' Yeni Hayat Dergisi sayı:62, Aralık 1999 İst. ( Sn. Tanyıldız?ın memleketi Sivas'ın Kangal İlçesi'nin Kocakurt Köyü?nü ziyaretiyle; duygusal olarak kaleme aldığı bu makalesi, binlerce yıllık tarihsel bilincin dışa vurumudur. Keşke her Türkmen Kızı da böyle bir davranış gösterip tarihini sahiplense...)
2. Kürşat KARACABEY: ?Kızılbaşlık (Türk Aleviliği) Üzerine? I-II, Yeni Hayat dergisi sayı:30-31, 33 (Sn.Karacabey?in;Hz.Ali, Alevilik, Şeyh Bedrettin ile ilgili düşüncelerine katılmasamda; Kızılbaşlık?ın Türklük ile özdeş olduğu saptamasına aynen iştirak ediyorum.)
3. Dr.İsmail Kaygusuz: ?İNANÇ, DÜŞÜNCE VE SİYASAL TARİH BAĞLAMINDA: ALEVİLİK; KAYNAĞI, KÖKLERİ VE GELİŞİMİ? adlı yayınlanmamış eserinden alınma:(Yakut'un (ö.1229) ?Mudjam al Buldan III? (s.445-458) yapıtının içindedir.; (Yakut, Mudjam al Buldan III, Beyrut-1376, s.441-442.; Z.V.Togan, İbn Fadlans Reisebericht, Leipzig-1939, XXIV.); (M.E.Masson, Axsengeran, Taşkent-1953, res.20-21), (karş. Bahaeddin Ögel, İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, 3.baskı, Ankara-1988, lev.35, 36, 37) Prof.Dr. Emel Esin'in kendi sözleriyle; ?Bu tip 10.yüzyılda Halife Ali'yi aşırı sevip sayan (Alevi) Türklerin betimlerini çağrıştırmaktadır. 'Alevi' Türkler tanımlamasını ilk kez, 10.yüzyıl gezgini Abu Dulaf'ın kullandığı bilinir. Abu Dulaf Misar bin Muhalhil, Samaniler devletinin (Samanoğulları) en güçlü hükümdarı Nasr bin Ahmed'in (914-943), saltanatının son yıllarında Çin'e elçilik göreviyle gönderdiği kişidir.' (Emel Esin, Turcica XVII, 1985, s.12) Bu konuda Ebubekir Muhammed b. Cafer Narşaki'nin 943-948 yılları arasında yazdığı Buhara Tarihi?nde de destekleyici bilgiler bulunmaktadır: (Richard N.Frye, 'On The History of Bukhara by Narshaki ) 'Ayrıca Yusuf Has Hacib'in, Tavraç Buğra Han'a 1069'da yazıp sunduğu, devlet yönetimine ilişkin Kutadgu Bilig (Kutlu Bilgi) adlı yapıtında, 'Aleviler birle katılmak ayur (Alevilerin birlikte (bize) katılmasını öğretir)' başlığı altındaki bölüm, Karahanlılar devletinde Alevilerin hatırı sayılır varlığının ve saygınlığının kanıtıdır.' 'Son olarak, Temmuz 1051'de İran körfezinin güneybatı kıyısında bulunan Yamama kentine uğrayan Nasır Husrev, buranın yönetici ve oturanlarının Aleviler olduğunu; Alevi emirlerin her birinin üç-dörtyüz atlı korumaları bulunduğunu yazmaktadır. Ayrıca Zeydi mezhebine bağlı bulunan Yamamalıların dua etmeğe (namaza); 'Muhammed ve Ali insanoğlunun en hayırlısıdır,' ve 'haydi bu en hayırlı (işe) tanık olmaya geliniz!' sözleriyle çağrıldıklarına dikkat çekmektedir. Yaşadığı yüzyılın en büyük gezgini, bilgin ve filozofu Nasır Husrev İsmaili Aleviliğini İran ve Ortaasya'ya ilk yayan Dai olarak tanınmaktadır. Nasır Husrev'in Alevi terminolojisini 'Alid' olarak Batı dillerine çevirmiş olsalar da, onun Zeydileri, İsmailileri ve Oniki İmamcı aşırı Şiiliği ifade ettiğinin ayırdına varmışlardır. (Bkz.Naser-e Khosraw's Book of Travels (Safarnama), Farsçadan İngilizceye çev. W.M.Thackstone, Jr., State Univ. of New York, 1986, s, 86, dpnt.33).
4. Dr.İsmet Çetin: 'Türk Edebiyatında Hz.Ali Cenknameleri' Kül.Bak.Yay.Ank.1997 Bkz.
5.Prof.Dr.Mustafa Akdağ: 'Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgas' 'Celali İsyanlarıi', Bilgi Yay. Ank.1975 ve Çetin Yetkin: 'Türk Halk Hareketleri ve Devrimleri', Say.Yay.3.Bas.İst.1984 Bkz.
6. İsmail ONARLI: 'Şah İsmail' Can Yay.İst.2000 Bkz.
7. İsmail ONARLI: : 'Alevi Araştırmaları Üstüne' Şahkulu Sultan Dergisi Sayı;1 Güz 1998 (Ekim 1998) S.31-58 Şahkulu Sultan Külliyesi Vakfı Yay. İst.
8.Prof.Dr.Fuat Köprülü: 'Osmanl Devleti?nin Kuruluşu', TTK.yay.2.Bas.Ank.1984 ve - V. GORDLEVSKİ, : ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ, (Çev. : Azer YARAN), Ankara, Onur Yay. ve - İbni Bibi; Anadolu Selçuklular Tarihi; Çev.Prof.Dr. Mürsel Öztürk Kültür Bakanlığı yay. Ank.1996 Bakınız.
9.Prof. Dr. Faruk Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) boy teşkilat Destanları, Ana yay. 3. Basım 1980 İst. S. 210-211 ar.çiz. ve 297 ve Prof.Dr.Faruk Sümer: ''Safevi Devletinin Kuruluşu ve Gelişiminde Anadolu Türklerinin Rolü'' Güven. Mat.yay.Ank.1976
10.Ord..Prof.Dr.A.Zeki Velidi Togan: ''Umumi Türk Tarihi'ne Giriş'', 3.Bas. Enderun Yay.İst.1981 s.60
11.İsmail ONARLI: ''Şeyh Hasan Aşireti-Anayurttan Anadoluya'' Aydüşü Yay. İst.2001 s.122-124 ve İsmail Onarlı: ''Hamza Baba'' Can Yay. İst.2001 s.16-17; Prof.Dr.Osman Turan: ''Selçuklular Zamanında Türkiye'' Turan Neş.İst.1971 Bkz.
12.Feridun M. Emecan: ''İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası'', Kitabevi yay. İst.2001 s.13-14 (İbni Bibi, El-evâmirü'l-Alâiyye fi'l-umûri'l-Alâiyye, Selçuknâme, trc.M.Öztürk, Ankara 1996, I. S.430-431,454)'den aktarma.
13. Prof.Dr. Halil Cin: ''Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu Düzenin Bozulması'' Boğaziçi Yay. 2.Bas. İst.1985 s.57
14.Ömer Lütfi Barkan: ''Türkiye'de Toprak Meselesi'' Gözlem yay.İst.1980 Bkz.
15. ''Defter-i Hakan-i Dizisi:III, 387 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Karaman ve Rum Defteri, (937/1530), II, Amasya, Çorumlu, Sivas-Tokat, Sonisa-Niksar, Kara-hisar-ı Şarki, Canik, Trabzon, Kemah, Bayburt, Malatya, Gerger-Kahta ve Divriği-Darende Livaları'' Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı yay.Ank.1997
16. ''116 Numaralı Mühimme Defteri s.239'dan aktaran: Cengiz Orhonlu: ''Osmanlı İmparatorluğu'nda Aşiretlerin İskanı'' Eren Yay.İst.1987 s38
17. Cengiz Orhonlu: ''Osmanlı İmparatorluğu'nda Aşiretlerin İskanı'' Eren Yay.İst.1987 s.113
18. Cevdet Türkay: ''Başbakanlık Arşiv Belgelerine göre: Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşiret ve Cemaatler'', İşaret Yay. İst. 2001 s.29, .58, 126, 142, 164, 176, 177, 203, 204, 223-224, 232, 236-237, 239, 273, 278, 282, 297, 325 ve 329, 362, 384, 416, 423, 428, 441, 445, 451, 461, 502, 534, 551. 611, 635, 646,
19. Ali Rıza Yalman (Yalkın): ''Cenupta Türkmen Oymakları'', Haz.: Sabahat Emir, Kül Bak.Yay. Ank. 1977 Cilt:I s.4-5
20. Ali Rıza Yalman (Yalkın): ''Cenupta Türkmen Oymakları'', Haz.: Sabahat Emir, Kül Bak.Yay. Ank. 1977 Cilt:II s.128 ve 510-512
21. Ali Rıza Yalman: Age. s.37
22. Nihat Çetinkaya: ''Iğdır Tarihi ''Tarh, Yer Adları ve Bazı Oymaklar Üzerine'', TDAV. Yay. 1st.1996
23. Prof. Dr. Faruk Sümer, Oğuzlar s.298-299
24. Ali Rıza Yalman: ''Cenupta Türkmen Oymakları'', Cilt:I s.33-34
25. Prof. Dr. Faruk Sümer, Oğuzlar s.300
26. Cengiz Orhonlu: ''Osmanlı İmparatorluğu'nda Aşiretlerin İskanı'' Eren Yay.İst.1987 s.52-53
27. Ahmet Refik: ''Anadolu'da Türk Aşiretleri (966-1200)'' Enderun Kitabevi İst.1989 s.84
28. Fikri Karaman: ''Sivas Doğanşar İlçesi ve Köyleri Belgeseli'' Acar Matb. İst.2000 s.26-31
29. Cengiz Orhonlu: ''Osmanlı İmparatorluğu'nda Aşiretlerin İskanı''s.39-52
30. Cengiz Orhonlu: ''Osmanlı İmparatorluğu'nda Aşiretlerin İskanı'' Eren Yay.İst.1987 s.49-51 ve I-II-III nolu haritalar.
31. Ahmet Refik: ''Anadolu'da Türk Aşiretleri (966-1200)'' Enderun Kitabevi İst.1989 s.100-109
32. Yusuf Halaçoğlu: XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu, İskan Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi: Türk Tarih Kurumu Yayınları Ank.1997 s.137
33. Cevdet Türkay: Age.s.685-692
34. Prof. Dr. Faruk Sümer, Oğuzlar s.301
35. Ahmet Refik: ''Anadolu'da Türk Aşiretleri'' kitabı bir ibret vesikasıdır.
36. Baki Öz. ''Dünyada ve Türkiye'de Alevi-Bektaşi Dergahları'', Can Yay. İst.2001 s.89
37. Enver Behnan Şapolyo: ''Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi'' Türkiye Yayınevi İst.1964 s. 273 ve 278
38. Yunus Koçak: ''Hasan Dede Hayatı ve Öğretisi'' Hasan Dede belediyesi Kültür Yayınları no:3
39. Enver Behnan Şapolyo: ''Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi'' Türkiye Yayınevi İst.1964 s.281
40. Ali Kenanoğlu- İsmail Onarlı: ''HUBYAR SULTAN OCAĞI VE BEĞDİLİ SIRAÇ TOPLULUKLARI'' adlı yayınlanmamış eserden
41.Cuma Karataş; ''Son Güçebe BARAKLAR Tarih,Yaşam,Folklor'', Bumerang Yay. İst.1998 s.21
42. Ali Rıza Yalman (Yalkın): ''Cenupta Türkmen Oymakları'', Cilt-I s.41-42
43. Cengiz Orhonlu: ''Osmanlı İmparatorluğu'nda Aşiretlerin İskanı'' s.90
44. Cevdet Türkay: Age.s.156, 187, 199, 218, 287, 348, 381, 409, 478, 569
45. Prof. Dr. Faruk Sümer, Oğuzlar s.194-195 ve Cuma Karataş; Age.s.14-15
46. Ziya Gürel: ''Halk Aşıklarından Aşıkî ve Dedemoğlu'' Ank.1980

Osmanlı Belgelerinde Sürgün Tutanakları


OSMANLI BELGELERİNDE SÜRGÜN TUTANAKLARI

Beğdili Aşireti başta olmak üzere, her boydan Türkmen obaları Rakka'ya zorla sürgün edilerek o bölgeye iskan edilmeye çalışılır. Aşağıda vereceğimiz belgelerdende anlaşılacağı gibi Türkmenler Rakka'dan firar ederek ya eski bölgelerine ya da Anadolu'nu içlerindeki dağlık yörelere sığınırlar. Canik, Munzur ve Toros dağları ile uzantıları ''kaçkuncu'' Türkmenlerin yurtları olur. Ya da C.Orhonlu'nun belirtiği gibi ''İskandan kaçanlar Anadolu yakasında bulunan şehir ve kasabalara iltica etmişler evkaf, has, tımar, zeamat topraklarına, ayni zamanda çiftliklere ve diğer oymaklar arasına gizlenmişlerdi'' Bunun nedeni de ''Arap aşiretlerinin baskılarına karşı Türk oymaklarının mücadelesinin yönetimce şiddetle cezalandırmasından kaynaklanmaktadır. Bu cezalandırma yöntemleri türkülerde canlı olarak görülmektedir'' (43) Bayındır, ve Döğer Boyu oymakları ve obaları ile Bozkoyunlu cemaati, Beğdili Boyuna tabi olarak Rakka'da iskan edilirler. Sonrası içinde Ceved Türkay, Osmanlı belgelerinden şunları yazmaktadır:
''Bayındır Cemaati, Beğdil Aşiretine tabidir. Rakka iskanından Bayındır Türkmanı Cemaatının yaylakları, Sivas cıvarında Tonos (Tenos) ve Kangal Nahiyelerinde vaki Ulaş nam Karye ile Kangal Karyesinin mabeyninde olan Deliktaş ma'beri idi''... ''Beğdili Aşiretine tabi olan Bozkoyunlu Cemaati, Konya ve öte caniblerinde yiğirmi kadar evleriyle olurlar ve on kadar evleri Aksaray Sancağında Beğdik Türkman içinde Balam Halil ve gayrileri yanlarında olurlar deyü tahrir olunmuş''... ''Döğerli Cemaati, 150 hane olub, Beğdili Aşiretine tabidir. Cemaat-i mezbure, 1140 senesinde Rakka Beğlerbeği Süleyman Paşa zamanında bilkülliyye firar ve mahall-i iskanlarında bir evleri kalmayub, bizler Alacahan'a muhafazacı yazıldık derler imiş. Kendüleri muhafazıcı değil, bir iki sene kalırlar ise, ol etrafın harab ve yebab olmasına dahi sebeb olub, bunların anasıl Beğdili Türkmanı eşkıyasıdan olup, bunların teaddisi sebebiyle ebna-i sebil bilkülliyye munhatı-olub ve Beğdili Türkmanı'nın ekseri yanlarına tecemmu'edecekleri bi iştibah'dır deyü tahrir olunmuş''...

Avşar ve Bozulus topluluklarına ilişkin ise: ''Avşar-ı Recepli Cemaatı, mukaddema Rakka'ya iskan olunmuşlardır. Mahall-i iskanda elli kadar evleri vardır. Cemaat-ı Mezbüreden Beğler ve Torunlar ve reayaden ikiyüz kadar evleri, mukaddema gidüb bindokuzyüzyirmibeş kuruş beher sene Rakka tarafına mal verirler idi. Binyüzkırk senesinde Süleyman Paşa zamanında kırk kadar evleri firar ve hala mahall-i iskanlarında elli kadar evleri kalmıştır deyu tahrir olunmuş. Afşar-ı mezbür, Rakka'ya iskanı ferman olunub Zîr'e kaydolmuştur''... ''Bâb-ı Altun Cemâatı, Bozulus Aşiretine tabi olub, yiğirmibeş hanedir. Cemaat-ı mezbür, Kadızade Hüseyin Paşa (1140 senesinde Rakka Beğlerbeği) zamanında îvâ ve iskân ve istikrâr olunup ve zer?ve hars ile meşgul iken, bazı avarız ve havadis zuhuriyle ekseri fırsat bulup, Rum tarafına ve Bozok caniblerine firar edüb ve gerü kalan evleri dahi, evvel giden evlerimiz gelmedi deyü birer beşer fırsat bulup, firar edüb, hala mahall-i iskanda bir evleri yoktur. Elyevm cümlesi Keskin ve Bozok ve Kırşehir ve Çiçekdağı taraflarında olurlar deyü tahrir olunmuş''... ''Bozulus Aşiretine tabi olan Harmandalı Cemaatı, 60 Hanedir. Cemaat-ı mezbürenin bir miktarı 1120 senesinde firar edüb, badehü Yusuf Paşa irca've Rum'a firarileri ahara malikane olunmuş deyu, mahall-i iskanda olanlar dahi üçer beşer firar etmek üzerdir. Hala mahall-i iskanlarında yiğirmi kadar evleri ancak kalmışdır. Elyevm Rum tarafınad olanlar, Bozok'da ve Salarlı ve Mamalı ve Pehlüvanlı içlerinde olurlar''... ''Kabağılı Tokuzu Cemaatı, Hacıayvadoğlu Aşiretinden olub, 150 hanedir. Cemaat-ı Mezbürenin bir miktarı 1126 senesinde firar edüb, baki kalan yüz kadar evleri dahi Süleyman Paşa (Rakka Beğlerbeği) zamanında bilkülliyye firar ve bâdehû Vezir Ahmet Paşa zamanında bir miktar evleri, mahalli iskana gelüb, nehr-i Fırat'ı geçirmeyüp, Birecik nahiyesinde.. nâm karyede ikamet etdirüb, hîn-i azlinde Kedhüdası Mehmed Kethüda maan götürüb, hala cümlesi, Antakya kurbünde ve Gavurdağı tarafında olurlar; deyu tahrir olunmuş''...

''Karakocalı Cemaatı, 35 hane olub, Beğdili Aşiretine tabidir. Cemaat-ı mezbür, Konar-Göçer Yörükandan olub, ezkadim Biga ve Çan kazalarında yaylayub, İnegöl ve Tuzla ve Bayramiç Kazalarında kışlarlardı. Cemaat-i Mezbüre, yüzkırk senesi Süleyman Paşa zamanında bil külliyye evleriyle mahall-i iskanlarından huruc ve Rum tarafına firar ve hala Kangal Kazası dahilinde Alacahan tarafında olurlar. Bizler, Kangal Cami'?i evkafındanuz, Alachan'a muhafazacı tayın olunduk, derler imiş. Cemaat-ı mezbüre, iki kabile olub, bir kabilesi cami-i mezbür vakfı ve bir kabilesi dahi otuzbeş senedir mahall-i iskanda olurlar. Mezbürlar, aslında hırsız ve haramzade olub, ol tarafda kalur ise, ol etrafın dahi harabına bais olurlar deyu tahrir olunmuş''...

''Küçüklü Cemaatı, Bozulus Aşiretindendir. 150 hane olub, üçyüz guruş zamla Yeni İl mukataasına ilhak olunmuşdur. Küçüklü Cemaatı, Kadızade Hüseyin Paşa zamanında iva ve iskan ve istikrar olunub ve zer've hars ile meşgul iken, bazı avarız ve havadis zuhuriyle ekseri fırsat bulub, Rum tarafına ve Bozok caniblerine firar edüb ve gerü kalan evleri dahi evvel giden evlerimiz gelmei deyü birer beşer fırsat bulub, firar edüb, hala mahall-i iskanda bir evleri yoktur, elyevm cümlesi Keskin ve Bozok ve Kırşehri ve Çiçekdağı tarafında olurlar, deyu tahrir olunmuş. Küçüklü Cemaatı, Gencelübayadı (Gençlü Bayad) demekle marufdur''... ''Bozulus Aşiretinden olan Cemaat-ı Silsüpür Ceridi, 250 haneden ibaret olup, malına 450 guruş zamla Yeni İl mukataatına ilhak olunmağla, kırkaltı mukataasına kayd olunmuştur. Cemaat-ı mezküre, Kadızade Hüseyin Paşa zamanında iva ve iskan ve istikrar olunub ve zer've hars ile meşgul iken, bazı avarız ve havadis zuhuriyle, ekserisi fırsat bulub, Rum tarafına ve Bozok caniblerine firar edüb ve geru kalan evleri dahi evvel gidenlerimiz gelmedi deyu, birer beşer fırsat bulub, firar edüb hala makall-i iskanda bir evleri yoktur; elyevm cümlesi Keskin Ve Bozok ve Kırşehri ve Çicekdağı taraflarında olurlar, deyu tahrir olunmuş.''(44)
F.Sümer, ''Bu iskanda en büyük ızdırabı Beğ-Dili boyu çekti'' demektedir. Enaz bu boy kadarda; 13. yüz yılda Orta-Asya'dan Anadolu'ya gelen Bayat boyundan olan Barak obalarıda Rakka'ya iskan esnasında eza-cefa cekmiş, zülüm görmüştür.(45) Bu İskanla ilgili Dedemoğlu şu deyişi söyler:

Çıktık Horasan'dan sökün eyledik
Düşürdüler bizi tozlu yollara
Omuzlarda parlıyor uzun şelveler
Aşırdılar bizi karlı dağlara

Bölük bölük oldu yüklendi göçler
Atlaydı yaşlılar yayadı gençler
Başımıza geldi olmadı işler
Düşürdüler bizi görülmedik ellere

Gehi konduk gehi göçtük yollardan
Bilip bilmediğim yaban ellerden
Kerbela çölünden ıssız dağlardan
Bizden sonra bir ad kalsın dillere

Oradan geçirdi sürdü Colab'a
Seksen dört bin hane gelmez hesaba
Deve koyun insan çoktur kalaba
Susuz hayvan inileşir çöllerde

DEDEMOĞLU der ki aşkın bağından
Aşırdılar bizi Yozgat dağından
Anadolu Sivas şehri sağından
Göçtüğümüz destan olsun dillere.

Beğdilli aşiretinin büyük ozanı Dedemoğlu; Çorum'un Sungurlu ilçesinin Araf köyündendir. Çiftlik köyünde de ''dedemoğlu'' lakablı bir aile vardır. Alaca (Hüseyinova) İlçesinin Oyacı adlı köyünden olduğunu söyleyenlerde vardır.(46) Dedemoğlu adıyla bir Alevi Dede Ocağı var olması, Ozan Dedemoğlu'nun Çorumlu olduğunun kesin olarak göstermektedir.

Rakka'daki Osmanlı Yönetiminden Bir Kıssa


RAKKA'DA OSMANLI YÖNETİMİNDEN BİR KISSA

Gaziantep bölgesinde yerel araştırma yapan Cuma Karataş, kitabında şu söylenceye yer verir: ''Abbas Paşa, Urfa valisidir. Göçebe Türkmenler de Rakka ve Colap'ta yerleştirilmiş, tarımla uğraşmaktadırlar. Topraklar devletindir. Her köyde devletin bir görevlisi bulunmaktadır, tarım işlerini kontrol etsin diye. Bunlara ''Şahna'' denilmektedir, seksen şahna görevlendirilir her yıl. Bu şahnalardan biri bir Türkmen kızını beğenir. Daha sonra bu kızın güzelliğini Abbas Paşa'ya anlatır. Abbas Paşa kızın babasını yanına çağırır, ondan kızını kendisine eş olması için ister. Kızın babası tek başına karar veremeyeceğini, aşiretine danışması gerektiğini bildirerek süre ister, köyüne döner. Kızın babası aşiretin ileri gelenleri ile ve diğer aşiretlerle görüşür, bilgi alışverişinde bulunur. Sonunda kızı Abbas Paşa'ya vermeye karar verirler. Ancak bu kararlarını gizli tutarlar. Harman zamanı ürünlerini samandan ayıkladıktan sonra, tüm Türkmenler kendi aralarında anlaşır, seksen şahnayı birden harmanların içine atarak yakarlar. Eşyalarını toplayıp Colap'tan kaçaralar. Fırat'ı geçip bu günkü yaşadıkları alanlara yerleşirler.''(41)

Osmanlı, Rakka'daki Türkmenleri cezalandırmak için Abbas Paşa'yı görevlendirmiştir. Abbas Paşa'ın İskenderun'dan karaya çıkıp bölgeye gelişini Dadaloğlu şu deyişi ile anlatır:

''İskeleden kaktı ol Abbas Paşa,
Kızılı, boranlı dağ var önünde,
Elbeyli beylerin at başı çekmez,
Çevrilip konacak yer var önünde.

İlleride Osman Bey, zorbalar başı,
Aşireti var, çıplak eder savaşı,
Keser kelleler, basar üleşi,
Kartallar dönecek yer var önünde,

Küçük Ali Oğlu da, haykırır kakar,
Düşmanı görünce, belini büker,
Çimbulat kılıçla demir bent söker,
Omuzu kalkanlı er var önünde.

DADALOĞLU der; ordan geçerse,
Elbeyli Türk'ünden yolun açarsa,
Akan kanlı Murat köpük saçarsa,
Seyit Battal gibi er var önünde. (42)

Türkmen Sürgün Yeri Rakka Çölleri Mezalimi


TÜRKMEN SÜRGÜN BÖLGESİ: RAKKA MEZALİMİ

Osmanlılar'ın Türkmenleri sürgün ettikleri RAKKA bölgesi neresidir? Rakka Eyaleti, Beydili boyunun sürgün yeridir. Ruha Eyaleti olarakta bilinen Rakka bölgesi 1516 yılında Osmanlı ülkesine katılır. Diyarbakır ile Halep eyaletleri arasınada kalan bölge merkezi Urfa olmak üzere 6 Sancaktan oluşan Rakka Beylerbeyliği de 37 Zeamat ve 616 tımar vardı. Osmanlı yönetimi bu bölge için özel iskan politikası uygulayarak Beydili ve Bozulus Türkmenlerini Fırat Irmağı boyunca yerleştirme girişimleri başarsız oldu. Göçebe Türkmenlerin düzenleri bozuldu. Türkmenlere Arap Aşiretleri eşkıyası saldırıları da istikrarı bozunca 18. yüzyıl karışıklıklar giderek arttı.19 Yüzyılda meydana gelen ayaklanmalar ile Mısır Hidivi İbrahim Paşa'nın bölgeyi alması sonucu; Türkmen Aşiretler yöreden çekildiler. 1840'da bölge tekrar Osmanlılara geçince Rakka Eyaleti kaldırılarak Urfa, Halep'e bağlı bir sancak oldu.

Ahmet Refik, Anadolu'dan Türk Aşiretleri'nin 966/1559 ile 1200/1786 döneminde Rakka çöllerine ve diğer yerler sürgünleriyle ilgili yayınladığı Osmanlı belgeleri, kan ve zülüm kokmaktadır ve bu durum içler acısı bir uygulamadır.(35) Ankara'dan Giresun Keşap'a kadar ki bölge 16. ve 18. yüzyılda Oğuz Türkmen aşiretleri'nin yaşadığı bir coğrafyadır. Osmanlı yönetimi 400 yıl bu bölgede şiddet ve zülüm uygular.Çeşitli boylara mensup bu Türkmenler yerlerinden yurtlarından edilerek, yerlerine Doğu ve Güneydoğu'dan getirilen Sünni Kürt aşiretleri yerleştirilir. Gönderildikleri yerlerden kaçan Türk Aşiretleri eski yurtlarına dönerek Orman içlerinde ve dağlık yörelerde yaşamışlardır.

Konya, Ankara, Kırıkkale, Kırşehir, Çorum, Amasya, Tokat, Yozgat, Sivas bölgesinden sürgün edilerek zorla iskana tabi tutulan Türkmenlerin hepsi Kızılbaş Aşiretleridir. Bunların çoğu Rakka gibi sürgün yerlerinden kaçarak Kürt yörelerine sığınmışlar ve süreç içinde Kürtleşmişlerdir. Keskin'de bulunan Hasan Dede Ocağı (36), yine aynı yörede Haydar Baba (Haydari Sultan) Ocağı ve Koçu Baba Ocağı dönemin Beydili Boyu Türkmenleri'nin inanç merkezleridir. Hasan Dede Ocağı talipleri Beydilli aşiretinin Kuyumcu, Köçekli, Gündeşli obalarıdır.(37) Yunus Koçak, ''Hasan Dede'' adlı eserinde bu durumu ortaya koymaktadır.(38) Koçu Baba evlatlarından İbrahim Ulusoy'un bize anlatımları bu dönemde ki olayları aydınlatmaktadır. Yeni İl (Sivas) Bölgesinden de Beydili Kızılbaş oymakları ile diğer Türkmen Kızılbaş aşiretleri Rakka'ya sürgüne gönderilmiştir. Amasya-Tokat-Yozgat-Sivas bölgesinde Beydili Boyunun önemli Kızılbaş aşiretinden olan Sıraçlar da iskana zorlandığı için 16.yy. başlarından 19. yüz yıl sonlarına kadar Osmanlılarla sürekli çekişme içinde olmuşlardır. Sıraç Aşiretleri'nin dini ve siyasi lideri Kurtoğlu Veli Baba 1864 yılında Hakk'a yürüyünce yerine eşi Anabacı Sultan Anşa (Ayşe) Bacı geçer. Anşa Bacı' yı ''Kızılbaşlık Propagandası '' yapıyor diye mutasarrıf olarak görev yapan Kazova'da Haruk çiftliği sahibi Bekir Sami Paşa' ya şikayet ederler. 16 Şevval 1311 (10 Nisan 1894) tarihinde durum bir raporla Ankara Valisi Mehmet Memduh tarafından Padişah Sultan Abdülhamit'e ''Kızılbaş Aleviler'' olduklarını ve ''siyasi bir mesele ihdas edebilecekleri''ni bildirilir. Bu İstihbarat Raporuna kitabında yer veren Enver Behnan Şapolyo; ''Memduh Paşa'nın bu raporundan anlaşıldığına göre, Kızılbaşları tetkik edip anlayamanıştır. Öz Türk olan bu halkı padışaha zararlı bir unsur, İslamiyet'ten ayrılmış bir zümre olarak göstermektedir.'' Demekte ve Hubyarlı (Sarac) Beydili boyundan olduğu belirtilmektedir.(39)

Anşa Bacı altı çocuğu ve ileri gelen akrabaları ile önce Tokat'ta sorulanır. Samsun' dan gemiyle İstanbul'a getirilirler. Orada tekrar soruşturmaya tabi tutulurlar. Soruşturma esnasında Anşa Bacı'ın talibi ve Çakmak köylü olan Tersane Komutanı Osman Paşa, Anşa Bacı'ya yardım eder. Soruşturma neticelenir , Padişah II.Abdülhamit'in emriyle Anşa Bacı ve oğulları ve damadı Köseoğlu İbrahim, Suriye'nin Şam kentine sürgüne gönderilirler. Anşa Bacı yanındakilerle beraber üç yıl zorunlu olarak Şam da sürgünde tutulmuştur. Bu üç yıl içerisinde Kerbela'yı Necef'i ziyaret etmişlerdir. Sürgün cezaları bitip Tokat-Zile ? Acısu Köyü'nün yolunu tutan Anşa Bacı ve yanındakilerin geleceği haberini duyan binlerce kişi Anşa Bacı yı Amasya'da karşılamışlar ve kalabalık bir halk kitlesiyle Anşa Bacı ve evlatları Acısu Köyü'ne dönmüşlerdir. Anşa Bacı'nın yaşadığı bu sürgün hayatı ve işkence dönemi mazlumun yanında yer alan Alevi kitlesini daha çok etkilemiş ve Anşa Bacı'nın etkinliği ve sevenleri daha çok artmıştır. Anşa Bacı çocuklarının da küçük yaşta olması sebebiyle Aşiretin başına geçmiş ve Acısu Köyü'nde bulunan Hubyar Ocağına tabi posta oturmuştur. Bugün Anşa Bacı Ocağı ve Cemevi; Beydili Sıraç Aşireti'in inanç merkezidir.(40)
Birinci Dünya Harbi'nde Beydili-Sıraç topluluklarından oluşan Redif Taburu, 1913 yılında Rus Cepesine savaşa gitmiş, mütareke sonrası sancaktar İsmail Çavuş; tabur Sancağın getirerek Hubyar Sultan Türbesi'nin üzerine örtmüştür. Ayetelkürsü işlemeli ve üzerinde ''Koçhisar Redif Taburu'nun Yadigarıdır 1331) yazılı yeşil sancak halen türbededir. Kurtuluş savaşında maddi ve ayni destek veren Sıraç toplulukları Atatürk'ü fiilen desteklemişler ve bu günde onun düşünceleri doğrultusunda gitmektedirler.

Ozanların Dilinden Beydili


OZANLARIN DİLİNDEN BEĞDİLİ

Prof.Dr.F.Sümer şöyle demektedir: Böylece Beğ-Dili'nin güzel günleri sona ermiş, acı ve hüzünlü günleri başlamıştı. Rakka'ya iskanları emredilen Beğdili obaları Halep Türkmenleri arasındaki, o zamana kadar başka yerlerde yerleşmemiş obalar ile Yeni-İl'deki bütün obalar idi... Hepsi 3200 vergi evi ediyor.. Bir çoğu da çok sevdikleri Urum?a kaçmışlardır. Beğdil Boyunun beği Firuz Bey ise İran'a kaçar. Firuz Bey için yazılan bir şiirde Alevilik'deki ''Durna'' kuşu ile ''Semah'' ritüeli yer alır:
''Seherde avazınn bağrımı deler
Durnanın kanadı köz gibi yanar
Kaldırmış kanadın yavru baş sanar
Firuz Beğ Acem'e gitti durnalar.

(...)

Çağrışı çağrışı yayladan inin
İnin Ayn-Elize bir semah dönün
Beğden izin oldu koruya konun
Firuz Beğ Acem'e gitti durnalar.

(...)

Rakka'dan kaçanlar şiddetle takip olunarak tekrar çölleredeki iskan yerlerine getirilirler. Diğer Türkmen oymakları zamanla birer birer fırsat bulup iskan yerlerinden kaçtılar ise de kalabalık ve boy tesanüdünü muhafaza eden Beğ-Dililer Rakka'da kaldılar. İskanın icrasına Kadı-zade Hüseyin Paşa başlamış ve Yusuf Paşa tamamlamıştır.(34) Taşdemir adlı ozan şiirinin bir kıtasında Yusuf Paşa için şöyle der:

''Kadı-Oğlu Yusuf Paşa gelende,
Yalan dünya benim derdi Beğ-Dili,
Seksen bin evle Rakka'ya iskan olanda
Tayı, Muvali'yi kırdı Beğ-Dili.

(...)

TAŞDEMİR'im de söyler özünden,
Methedelim Beğ-Dili'nin yazından,
Ala Bucak Kettele'nin düzünden,
Hamed 'in sancağını bastı Beğ-Dili.''

Rakka'da iskan olan Türkmenler'in Arap ve Kürt aşiretleriyle savaşlarını anlatan aşaığdaki şiir çok anlamlıdır.

Rakka çöllerinden gelen gaziler
Rakka'nın gonca gülü soldu mu?
Yeniden bir haber duydum oradan
Cerid Bekir öldü derler öldü mü?

Cerid Bekir öldü ise kırıldı kilit
Yolumuza çöktü bir kara bulut
Kürdülü Kerim'le Bayındır Halit
Kolu bağlı cellatlara vardı mı?

Kul Sadun'um der ki bulamadık vefa
Hükmümüz geçerli şol Kaf'tan Kaf'a
Ulaşlu oğlu Hacı Mustafa
Alayları bölük bölük böldü mü ?

Türkmenlerin Zorunlu İskan Nedenleri


TÜRKMENLERİN ZORUNLU İSKÂNIN NEDENLERİ

Prof.Dr.Cengiz Orhonlu 1691-1699 yılları arasında konar-göçer halkın hükümet tarafından iskan edilme sebeblerini şöyle açıklar:

1.Konar-göçer ahalinin merkeziyetçi bir devlet nizamı ile bağdaşmayan hayat tarzları yüzünden yerli halka büyük zararlar vermelerini sona erdirmek...

2.Harap ve boş yerleri imar etmek ve yeniden ziraate açmak...

3.Diğer şakavet unsurlarına ve daha büyük zararlar meydana getiren göçebe gruplara karşı yerli ahaliyi, ekili topraklarını ve hayvanlarını muhafaza (etmek).

Göçerler yaylak-kışlak mahalleri arasında gidiş geliş esnasında ekili toprakları hayvanlarına çiğnetip mahsülleri yedirmeleri devamlı tekerrür etmekte; köyler ve kasabaları tahrip etmekteydiler. Çoban ile saban arasında bir mücadele diyebileceğimiz bu göçebe hareketi; seyyar kütlelerin tahribkar zaferleriyle sonuçlanmaktaydı. Devlet bu durumu sona erdirmek için; 11 Ocak 1691'den itibaren çeşitli ferman, hüccet ve emirler yayınlar. Bu kararların özeti şudur:

1.Harap ve boş yerlerin yeniden imari ve ziraate açılması ve kaybedilmiş zirai gelirin kazanılması.

2.Oymakları konar-göçer hayattan (Türkmanlık'tan) çıkarıp yerleşik hayata intibak ettirmek.

3.İç emniyet bakımından güneyde, özellikle kuzey Suriye'ye doğru baskı yapan Aneze ve Şammar gibi Arap kabilelerin istilalarına karşı adeta bir muhafaza kuvveti sıfatıyla inzibat işlerinde kullanmak.(29)

Prof.Dr.C.Orhonlu harita ve aratırmasıyla (30); Ahmet Refik'de belgeleriyle (31): Beğ-dili boyu bütün obaları ile birlikte 1691 yılında Ağça-Kale'den Rakk'ya varıncaya kadar olan yerlerede, Belih Çayı kıyısında iskan olmak üzere emir aldı. Derken, Prof.Dr. Yusuf Halaçoğlu; 1704 yılına kadar Beydilli Türkmenlerinin Rakka'ya iskan edilmek üzere sevk edildiğini ve bu yolda emr-i şerif verildiği görülmektedir, demektedir.(32) ''Aşiret İskan Defteri''ninde 1693 yılından 1752 yıllarına değin zorunlu iskan devam ettiği anlaşılmaktadır.(33)

Beydili Boyunun Bazı Beyleri


BEĞDİL'İN BAZI BEYLERİ

Aşiret iskanlarını organize etmek ve yönetmek amacıyla: vali, sancak beyi, kadı, naip,katip, mübaşir, bey, iskanbaşı, kethuda gibi memurlardan oluşan bir iskan dairesi oluşturulmuştur.İskan hareketinde oymakları yönetmek amacıyla; boy veya oymaklardan birine mensup kişilerden ''İskan-Başı'' adıyla bir bey atanmaktaydı. Elimizdeki kayıtlara göre ilk tayin tarihi 1693 Şubat ayında olup, önce Bozkoyunlu oymağına mensup olan Firuz-oğlu Şahin Bey ondan sonra da kardeşi Kenan bey tayin edilmiştir.(26)
Yeni-İl Beydili Oymakları H.1101/M.1699 yılında Avusturya seferi hümayuna gelmeleri ferman olunarak 150 atlı olarak, boy beğleri ve kethudaları, iş erleri deftere kayıt edilmişlerdir. Oymak beyleri şunlardır:
-Firuz Beğ oğlu Şahin Bey,

-Seyifhan Beğ,

-Şedidoğlu topal Assaf Beğ,

-Ebu Seyif oğlu Mirza İsmail Beğ,

-Beğmişlü Ganem Beğ,

-Kara Şeyhlü Kızıl İdris Oğlu Musa Beğ,

-Kör Nasır Beğ,

-Şeyh Musa Kethudası,

-Yüz Hatem Ağaoğlu Hasan Beğ,

-Şah İsmail oğlu Mehmet Beğ,

-Bozkoyunlu Ahmet Kethuda,

-Bozkoyunlu Murteza Kethuda,

-Kara Şeyhlü El'is oğulları Kenan ve Kesal Bey

-Kırgıl Yahya oğlu, ....

-Döğerli Yedi Beğ, .....(27)

Tokat ve Sivas yörelerindeki Beydili mensubu köylüler dedelerinin Osmanlı Ordusu ile Rumeli'ye seferlere gittikleri anlatılmaktadır. Yukarıda andığımız beylere ilişkin bir çok rivayet vardır. Beydili Sıraçlarının bu dönemdeki önderi Kenan Şeyh'dir. Tokat ve çevre illerinde erkek adı olarak ''SATILMIŞ'' adına çok rastlanılmaktadır ki ; bu ad Beydili beylerinden Pir-Budak oğlu Satılmış'dan gelmektedir. Üç yüzyıllık bir gelenek hala yaşatılmaktadır. 18. Yüz yılın ilk yıllarından itibaren Bolu'dan Sivas'a kadar ki bölge; emmiyet ve aşayışın olmadığı, leventlerin ve başıbozuk zümrelerin, eşkıyaların köyleri yağmaladığı, yerel yöneticilerin halka zülmettikleri bir dönem başlar.(28)